Ahmed Arif (2 Haziran 1991)

1927 yılında Diyarbakır’da doğan Ahmed Arif hayatı boyunca birçok şehirde yaşamış. Çocukluk yıllarında, babası memur olduğu için, Siverek’e taşınmış ortaokulu Urfa’da liseyi ise yatılı olarak Afyon’da okumuş. Şiire olan ilgisi de Afyon’da lise yıllarında kendini göstermiş. İlk şiiri de lise yıllarında Afyon Halkevi dergisi, Taşpınar’ın kasım sayısında yayınlanmış, “Gözlerin”.

Gözlerin maviliğin ruhudur.

Fecirlerin tebessümü içer.

Berraklığında ilah çocukları uyur

Ve emer sukutu beyaz gölgeler.

Afyon’daki lise hayatından sonra üniversite için Ankara’ya yerleşmiş. Öğrenciliği sırasında siyasi sebeplerden hapse girmiş uzun yıllar işkence görmüş. İşkenceler sırasında zorla imza attırıldığı bir kâğıt yüzünden 36 ay hapis cezasına çarptırılmış. Tek şiir kitabı olan Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı 20 yıllık emek sonucu 1968 yılında çıkmış.

Ahmed Arif’in şiirlerinden ve hayatından söz edeceksek Leyla Erbil’e değinmemek imkânsız. Fakat şair Leyla Erbil’e olan aşkını, sevdasını o kadar güzel, büyülü ve sade bir dille anlatmış ki tekrar anlatmak ne bizim haddimiz olur, ne de cümlelerimiz yeter. Biz onun Leyla’ya yazdığı mektuplardan kısa bir alıntı ile aşkının ve sevgisinin yüceliğini size aktarmış olalım sadece…

“Sabah gözlerimi sana açarım.

Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum.

Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş… Hepsi. En çok da en ilk de leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini…”

Biz çok laf kalabalığı yaptık, Ahmed Arif in kim olduğunu kendi cümlelerinden okumak yeterli aslında;

“Asıl adım Ahmed Önal, Ahmed Arif olarak bilinirim. Yaşamım boyunca hakkı aradım; ezilenin ve güçsüzün yanında durdum. Memleketlilerim sömürülmesin, memleketlilerim kullanılmasın, memleketlilerim ölmesin diye konuştum. Eşitlik için yazdım, eşitlik için söyledim, eşitlik için dayak yedim, eşitlik için sövdüm. O günleri göremeyeceğimi bilsem de birilerine o günleri gösterebilmek için öldüm.”

Bu kadar güzel yazan, konuşan, gören, seven bir adam elbette ölmez…

Biz ona olan minnetimizi anlatabilmek adına şiirlerinden bestelenen şarkılarla kendisini yâd edelim.

  1. Haberin Var Mı? , Fikret Kızılok

Terk etmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terk etmedi sevdan beni…

  1. Suskun, Pilli Bebek

Bilmezler nasıl sevdik birbirimizi,

Bilmezler nasıl aradık

İki yitik hasret, iki parça can

Alternatif:

  1. Unutamadığım, Cem Karaca

Gitmek,

Gözlerinde gitmek sürgüne.

Yatmak,

Gözlerinde yatmak zindanı

Gözlerin hani?

  1. 33 Kurşun, Hasret Gültekin

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz

Rivayet sanılır belki

Gül memeler değil

Domdom kurşunu

Paramparça ağzımdaki…

  • Bonus: Kendi sesinden “Anadolu”

“Bir umudum sende, anlıyor musun?”