Charles J. Moss’un Cuepoint’teki yazısının, kendisinin de izniyle yapılmış çevirisidir.
Rock&Roll’un 1966’daki sanatsal devriminin ardındaki sihir
Brian Wilson, Beatles’ın 1965 albümü “Rubber Soul”u ilk duyduğunda o kadar hayran kaldı ki, sonraki sabah piyanosunun başına geçti ve söz yazarı ortağı Tony Asher ile beraber “God Only Knows”u yazmaya başladı.
Wilson, “Rubber Soul”un – şarkı sözlerinin çoğu John Lennon, Paul Mccartney ve George Harrison tarafından yazılan ve stüdyo efektleri devriminin öncülerinden olan albümün- rock müziğin geleceğine bir işaret olduğunu ve Beatles’ın de bu anlamda öncü bir grup olduğunu farketmişti. Beach Boys’un kurucularından biri olarak, müziğin değiştiğinin farkındaydı ve endüstrinin tepesinde kalabilmek için en azından bu kadar iyi, hatta daha da iyi bir şeyler yapmak zorundaydı.
Sonuç 16 Mayıs 1966’da yayınlanan albüm “Pet Sounds” oldu. Bu Beach Boys’un sanatsal açıdan en başarılı ürünüydü ve grup bir daha bu başarıya ulaşamadı.
Öte yandan Beatles için 1966 yılı; sadece grubu değil, bütün rock müzik dünyasını sonsuza kadar değiştirecek sanatsal ve teknolojik bir yenilenmenin başlangıcıydı. Bu ay 50 yaşına giren albüm “Revolver” ise bu yenilenmenin doruk noktasıydı. Ve bu albüm neredeyse hiç olamayacaktı…
Beatles için 1966 son 2 yıldan farksızdı. Menajer Brian Epstein grubun bir film çekmesini, bu film için soundtrack bestelemelerini ve kaydetmelerini, tura çıkmalarını ve sonrasında yeni bir albüm daha kaydetmelerini istiyordu. Ama Beatles üyeleri Epstein ile film senaryosunda anlaşamayınca, proje iptal edildi. Bu iptal, gruba beklenmeyen bir boş zaman yarattı. Ve bu boş zamanı stüdyoda geçirmekten daha iyi ne olabilirdi ki?
Grup üyeleri, müzik endüstrisiyle çok iç içe olduklarından dolayı yeni üretecekleri parçalarında daha fazla risk alabileceklerini düşündüler. Ve bu ekstra zaman, onlara süre kısıtlamaları altında deneyemeyecekleri fikirleri keşfetme imkanı verdi. Grup bu süreçte konser turnelerinin üzerlerindeki etkisini de farketti. Bu turneler sayesinde iyi kazanç elde ediyorlardı, ama aynı zamanda yaptıkları müziği kısıtlıyordu, sahnede kolay icra edebilecekleri parçaları çalıyorlardı. Ama “Rubber Soul” ile birlikte, Beatles’ın müziği sadece sözlerle değil, aynı zamanda stüdyo mühendisliği anlamında da daha kompleks oluyordu.
Robert Rodriguez bu durumu kitabı “Revolver: How the Beatles Reimagined Rock ‘N’ Roll”da şöyle belirtiyordu:
“Yaşadıkları ikilem; maddi sorumluluklarını (ve hayranların beklentilerini) karşılamak ile sanatsal arzularını takip etmek arasındaydı, ve gönülleri yaratıcılıktan yanaydı. Ne kadar endişelenseler de, ikinci yol geleceğe giden yoldu.”
Ama değişen sadece Beatles değildi, hayranlar da değişiyordu. Bütün zorluklara rağmen Brian Epstein grubun “masum”, “sevilesi”, “mop-top” (gruptakilerin saç şekline verilen isim) imajını korumak istese de, grup hakkındaki polemikler artmıştı. İlk önce, John Lennon’ın gazeteci arkadaşı Maureen Cleave’e verdiği “…şuanda İsa’dan daha popüleriz” açıklaması ile dünya genelindeki Hristiyanlar arasında kargaşa başladı.
Capitol Records “Yesterday and Today”in “kasap kapağı” (butcher cover) olarak da bilinen 60000 kopyasını müzik marketlere 15 Haziran’daki çıkışından önce gönderdi, ancak sonra geri çekip bunları “daha güvenli” ve “sıkıcı” kapaklı versiyonuyla değiştirdi. Daha sonra, 1966 turnelerinin Asya ayağında 2 farklı olay vuku buldu: biri Filipinler First Lady’si Imelda Macros’u içeren (grubun Imelda Macros ile görüşmeyi reddetmesi ve ülkenin politik durumu ile ilgili görüşleriyle ilerleyen hadise), diğeri ise Tokyo’da aslen dövüş sanatları mekanı olarak bilinen Nippon Budokan’da verdikleri konserdi (mekanın kültürel açıdan önemli bir yer kabul edilmesi, Beatles’ın gençliğe kötü örnek olması gibi görüşlerle ortaya çıkan olaylar).


Hayranların gözünde Beatles ilk kez “hata yapabilir” bir görüntü oluşturdu. Ve grubun zayıf anını kollayan muhabirler bunun üzerine düştüler. İşte bu dönemde Lennon, Mccartney, Harrison ve Starr; stüdyoda daha önce hiç bulamadıkları kadar rahatlık ve teselli buldular, ve “Revolver” şekil almaya başladı.
Turneler, hayranların görüşleri ve acımasız medya; grubu stüdyoda yaratıcı bir döneme iten salt faktörler değillerdi. Kişisel yaşamlarında olan bitenler de etkendi.
Harrison, akıl hocası Ravi Shanktar’ın önderliğinde sitar öğrenmeye ve transendental meditasyona devam ediyordu. Mccartney, sonraları kız arkadaşı olacak Jane Asher ile birlikte Londra’nın sanat dünyasını keşfediyor; tiyatrolara, klasik müzik konserlerine ve diğer entelektüel etkinliklere gidiyordu. John Lennon oyunculuğa başlamıştı, How I Won the War’da oynuyordu. Aynı zamanda deneysel sanatçı Yoko Ono ile Indica Galeri’de tanışmıştı.
Ve tabi uyuşturular vardı.
The Beatles, Yeni Delhi, 7 Temmuz 1966 — www.beatlesarchive.net
1966’da uyuşturucu Beatles için yeni bir şey değildi. 1960’ların ilk yıllarında Hamburg’da verdikleri konserlerinde uyarıcı ilaç Preludin kullanıyorlardı, etkisi geçene kadar bu onlara saatlerce çalabilecek sınırsız bir enerji verme hissi yaratıyordu. Sonuçta giderek daha da fazla kullandılar. Eğer “Rubber Soul” bir “pot” albümü olarak anılıyorsa, “Revolver” bir “LSD” albümü olarak anılmalıydı.
Grubun “Revolver” sessionları sırasındaki yaratıcılıklarını tamamıyla “LSD”ye bağlamak aptallık olacaktır, ancak akıllarından geçen müzikal fikirleri ortaya çıkarmalarını kolaylaştırdığı söylenebilir.
“Rubber Soul” eğer grubun yeni bir yola girdiğinin sinyallerini verdiyse, grubun 1966’da yayınlandığı single “Paperback Writer” onlara kesinlikle çok yol aldırttı. B-yüzü parçası “Rain”deki geri-vokaller, deneysel bas efekti ve Abbey Road Stüdyo’larındaki yeni teknolojiler göze çarpıyordu.
1966’da başarılarına arkadaşlarının yardımları olmadan (aslında bu dönemdeki diğer müzisyenlerle olan dostça rekabet olmadan) ulaşamazlardı. Bob Dylan’ın en iyi parçalarından 2’sini (‘Visions of Johanna’ ve ‘Just Like A Women’) barındıran, çığır açan albümü “Blonde on Blonde” yayınladı. The Rolling Stones tarihinde ilk kez tamamen Mick Jagger ve Keith Richards tarafından yazılan şarkılardan oluşan “Aftermath” albümünü yayınladı. Bu albüm aynı zamanda normalde rock müzik ile anılmayan marimba, Japon’ların koto’su ve dulcimer gibi çalgılar da içeriyordu.

Basın ne derse desin, Beatles üyeleri bu müzisyenlerle arkadaştı ve beraber vakit geçiriyorlardı. Birbirlerinin müziğini dinliyor, notalarını karşılaştırıyor ve beraber kafayı buluyorlardı.
Aynı zamanda stüdyodaki dostlarından da faydalandılar, özellikle de “5. Beatle” olmaya en yakın kişi olan prodüktör George Martin’den. Martin grubun yeni sesini bulmasında klavuzluk etti; “Eleanor Rigby”deki double-string quartet’ten “For No One”daki fransız kornosuna kadar.
Takdir edilmesi gereken diğer bir isim de, deneyimli Norman Smith’in yerini alan 20 yaşındaki mühendis Geoff Emerick’ti. Emerick özellikle “Revolver” albümünün ilk kaydı olan ‘Tomorrow Never Knows’ parçasında göze çarpıyordu. Sesini “Leslie Speaker”a kaydederek, parçanın bilinir özelliği olan “uzaktan gelen” sesini yarattı, bu daha önce hiç yapılmamıştı. Mccartney’nin bas gitarı ve Starr’ın davulları için yaptıkları yeni mikrofon yeri değişiklikleri de bu albümden sonra birçok albümde uygulanmaya başlandı.
“Revolver”ı bütün Beatles albümlerinden ayıran şey sadece stüdyo efektleri ve enstrümanlar değildi. Şarkı sözleriydi de…
“Revolver” albümü baş gitarist Harrison’ın yazdığı şarkı “Taxman” ile başlıyor, Beatles için bir ilk. Başka hiçbir Beatles albümü Harrison parçası ile başlamıyor ve ne kadar politik bir şarkı olduğunu da unutmamak gerek (İngiltere’nin %95lik varlık vergisi hakkında). “Dr.Robert” parçası ise reçeteli ilaca bağımlılık ile ilgili. “She Said, She Said“ ise Peter Fonda ve the Byrds üyelerinin yaşadıkları acid tribinden etkilenmiş ölüm ile ilgili bir parça. Şarkı sözü yazarlığı açısından bakacak olursak, “Revolver” 1960’larda o döneme kadar yazılmış olan duygusal olarak en kompleks albüm diyebiliriz.
Bazı müzik tarihçileri Ringo’nun ‘She Said She Said’deki davulculuğunun popüler müzik tarihinin en iyilerinden olduğunu düşünüyor
Beatles üyelerinin 4’ü de 1966’da, tartışmalı da olsa, sanatsal bakış açılarının zirvesindeydiler. Revolver” kayıtları esnasında her grup üyesi, aslında kendi sanatsal yollarını da çizmekte olduklarının sinyallerini verdiler.
Beatles, final turnesinin son canlı performansını ağustos ayında San Fransisco’da Candlestick Park’da verdi. Ve 1966’nın sonuna doğru grup, bundan sonraki müzikal yönlerini belirleyecek olan Lennon’ın yazdığı “Strawberry Fields Forever” üzerinde çalışmaya başladı.
1967’de Brian Wilson arabasında giderken bir şarkı duydu, arabasını kenara çekti ve gözyaşları içinde “Önce onlar ulaştı” (They got there first) dedi. Sonra yine 1967’de, Beatles’ın sonraki albümü “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band”i duyduğu zaman ise sinir krizi geçirdi.
- Çevirenin Notu: Tamamen kendi çevirimdir, orjinale büyük ölçüde bağlı kalırken bazı noktalarda dilimize daha çok uyacak şekilde düzenlemeler yapmam gerekti. Birkaç bölümde de referans verilen olaylar İngilizce sayfalarda açıklandığından dolayı, parantez içinde Türkçe açıklamalar ekledim.