Bir süredir müzik üzerine düşünmek, müzikten konuşmak lüks gibi. Sizleri bilemiyorum, ama benim için tıpkı kitap okurken yaşadığım gibi, müzik dinlerken de odaklanabilir halde olmam gerekiyor. Bu yüzden ciddi bir süredir müzik dinler saymam kendimi. Bundandır ki, geçtiğimiz yazdan kalan gezerken rastladığım, gittiğim konserin amacını değiştiren benim için tatlı keşifler sayılan, çıkınımda beni bekleyenlerden ufak bir liste paylaşmak istiyorum sizlerle.
İlki BostonBandRu isimli sokak müzisyenleri.
Ağustos ayında Brüksel’de Borsa (Bourse) binasının önündeki caddede karşılaştım bu grupla. Yaklaşık 5 günlük gezide, neredeyse her gün belli saatlerde aynı caddede müzik yapıyorlardı. Bu grubun benim için ilginçliği yaptıkları müzikle ilgili değil. İlginç olan atmosfer ve bulundukları mekan. Ohal yüzünden tuhaf bir havası olan Henri Mausstraat’da askeri araçlar, silahlı ve kamuflajlı askerleri görürken diğer taraftan grubun sesini işitmek, İstanbul’da yaşamış ben için bile “bu nasıl bir normalleşme” sorusunu kafama kazımıştı. Tabii yalnızca BostonBandRu değil başka müzisyenleri de benzer bir atmosferde, hatta gün ortası dansı için sokakta bir araya gelen isanları görmek de mümkündü.
Bir diğer grup biraz daha erken bir seyahatten, sıkça sosyal medyada ya da Prag’a gitmiş, Charles Köprüsü’nden geçmişlerin paylaşımlarıyla karşılaşılmış olduğunu tahmin ettiğim Electroshock. Cover parçalar çaldıklarına rast geldiğim gruba, orada bulunduğum süre boyunca benim gibi turist olan bir grup insanın muhakkak dinleyici olduğunu gördüm. Grup, köprü üzerinde kullandıkları küçücük alanda, kendi alternatif konser mekanlarını yaratmışlar gibi hissettirdi bana. Prag’da tam teşekküllü, ekipmanlı sokak müzisyenlerine rastlamak zaten pek mümkünmüş gezimin geri kalanında onu da görmüş oldum.
Bir diğer grup yine Prag gezisinden. Gezi dediğime bakmayın Etnomüzikoloji ile ilgili bir yaz okulu için orada bulunuyordum ve gerçekten çok güzel insanlarla tanıştım. Aşağıda paylaşacağım videoda, flüt çalıp vokal yapan ve ailesi ile o coğrafyaya, kültüre ait eski bir müziği, eski enstrümanlarla icra eden Anezka gibi. Bizimle ilgilenen Charles Junior Üniversitesi Etnomüzikoloji departmanının önemli hocalarından Zuzana Jurkova, ilk günümüzde hem öğrencisi Anezka’nın davetine icabet etmek için hem de gözlemlerimizi paylaşmamız için, bizi Prag’ın ikinci bölgesindeki Sv. Kostel Kateriny Kilisesi’nde Schola Specialis Familiae konserinde grupla tanıştırdı.
Başka ve son bir Çek grup da Circus Problem. Grup oldukça popüler bir Balkan-Disko grubu, Prag gezisi sırasında grubu seven arkadaşların ilettiğine göre, yine bu gruba da bir köprüde ya da bir panayırda denk gelmek mümkünmüş ki gruba ilk karşılaştığımız sırada bir pazar yerinde çalıyorlardı.
Brüksel’de tanıdığım bir başka isme dönmek istiyorum. Gérard Spencer… Hang sevenler için ilgi çekici olabilir. Kendisine, enstrüman müzesine tırmanırken rastlamıştım. O sırada sokakta bir masterclass gerçekleştiriyordu desem yeri.
Sokakta rastladığım diğer müzisyenler gibi Gérard Spencer da kartvizitini koymuş, bu enstrümana meraklıları kendisine yönlendiriyordu.
Son olarak, son zamanlarda en çok dinlediğim grubu paylaşmak istiyorum. Agent Fresco ! Yeni dönem progressive gruplarından 2008’de kurulmuş İzlandalı grup. 23 Ekim 2016/Antwerp/Katatonia konserinin ön gruplarından biriydi ve konserde bulunma amacımı değiştirdi ki, Katatonia çıktığında hâlâ bir önceki grubun, Agent Fresco’nun performansını düşünüyordum. Gecenin sonunda kendileriyle sohbet edilsin diye beklerlerken de çekingen olan misafirlerine kendileri adım atacak kadar mütevazı, sohbeti rahatlacak kadar esprili adamlardı. Grup sürprizli parça trafikleri ile şaşırtıcı bir albüm sunuyor.