İyi ki Doğdun Kesmeşeker

Bu, 30. yaş gününün tetiklediği kişisel bir Kesmeşeker yazısıdır. Kesmeşeker ile akranız ve iyi kötü günlere rağmen her ikimiz de var olmaya devam ediyoruz.

Geçtiğimiz “yani albüm cuması”nda çalma listelerime düşenlerden birisi “Kesmeşeker”di. Albümün ismi ise Kesmeşeker’in yaşıyla eş “30”. Aslında bir plak olarak yayınlanan bu albüm 4 şarkıdan ibaret, belki de bir nevi single ya da mini-albüm demek doğru olabilir. Sevenlerin plak olarak fiziksel kopyayı edinmesini öneririm. Ben kaset/CD formatlarında kaldığım için şimdilik dijitalden dinleyerek idare ediyorum.

Kesmeşeker benim kişisel müzik tarihimin önemli gruplarından birisi. Varlıklarından haberdar olmam lisede 14-15 yaşlarındayken müzik zevkine ve Türkçe rock bilgisine güvendiğim bir arkadaşım sayesinde olmuştu. O günden sonraki 15-16 senemde de hep yanımda oldu. Üniversite için İstanbul’a geldiğim ilk sene “yapılacaklar” listemin önemli bir kısmını Antalya’da izleme fırsatım olmayan sevdiğim grupların konserlerine gitmek oluşturuyordu. Bunlardan birisi de şüphesi Kesmeşeker’di ve ilk Kesmeşeker konserimiyse 2009’da o zamanlar konser alanı olarak var olan, çok katlı ve yüksek tavanlı Ghetto’nun üst katlarından birinde izlemiştim. Grubun kendi tabiriyle “uçsuz bucaksız azınlık” dinleyicisi oradaydı, yerlere çökülmüş grup bekleniyordu ve tuhaf bir şekilde hem şehrin hem bu kültürün yabancısı olmama rağmen kendimi “evde” hissetmiştim. Konser saati geldiğinde grup sahneye biz dinleyicilerin arasından omuzlarımıza dokunup müsaade isteyerek geçip çıkmıştı ki benim için ne büyük bir heyecandı… O konserin kadrosunda bas gitarı Kargo’dan da bildiğimiz Mehmet Şenol Şişli (MŞŞ) çalıyordu, gitarlarda ise Mavi Sakal ve Karapaks’ın beyni (ve magazinel bir bilgi olarak Cenk Taner’in kayınçosu 🙂 Kaan Altan. Bateriyi maalesef hatırlamıyorum, o yüzden internetten kopya çektim, Emre Sarıtunalılar. Ve bir Taksim mekanında gerçekleşen konserde Kadıköylü grubun “Kaptan”ı Cenk Taner şunu söylemeye başladığında kendim Beşiktaş’ta oturmama rağmen tüm dinleyicilerle beraber ağız doluyu söylüyorum “…Taksim’den Kadıköy’e dönmek için, günlükler okuduk hep onaylanmak için…”

Sonrasında Kadıköy’de kendi evinde de dinledim Kesmeşeker’i. Bilen bilir, Kadıköy herhangi bir yer değildir Kesmeşeker için. Grubu var edeni ruhunu üfleyen adeta bir mabettir ve zaten pek çok Kesmeşeker şarkısında, Cenk Taner’in kitaplarında, röportajlarında geçer ismi sıklıkla. Hatta bir “Kadıköy Sound” mefhumu da vardır  Kesmeşeker ile özdeşleşen ve benim de hem müzikoloji hem de Kesmeşeker dinleyiciliği ile işleri ciddileştirdiğim bir dönem bunun peşine düşüp Kaptan ile görüşme yapmışlığım da vardır, tabii ki Kadıköy’de. Hatta bunun üzerinde biraz daha araştırıp bir konferansta sunum da yapmıştım, ilgilisi sunumun makalesini şuradan okuyabilir. Buna bir de ekstra kişisel not, Müzikli Mevzular’ın diğer yarısı Tuğçe ile de Kadıköy Sound ve bu konferans vesilesiyle tanışmıştık, yani dolaylı olarak Kesmeşeker etkisi.

Biraz da grubun külliyatından bahsedecek olursak, ilki 1991 ve sonuncusu (30. yaş albümünü tenzih ederek) 2017 çıkışlı 8 stüdyo albümleri var. Tek tek yazmama sayfalar yetmeyeceği için şuraya ve şuraya iki dinleme linki bırakıyorum ve kendi favori albümümden biraz bahsetmek istiyorum. 2004 çıkışlı, grubun da 7. stüdyo albümü olan “Kum”, ama arada bir de Cenk Taner’in solo albümü “İzin Vermedi Yalnızlık” olduğu için albümün kendi kartonetinde 7. albüm olduğu yazar.  Bence hiç boş şarkısı olmayan, hem Kaptan’ın söz yazarlığının arşa çıktığı hem de grubun müzikal gücünü zirvede olduğu bir imza albüm. Albümü hem dijitalden/kasetten/CD’den albüm olarak dinlemek hem de konserlerde canlı dinlemek aynı derecede rakınrol, zira şarkı düzenlemeleri de son derece güçlü, ki bunda mix, mastering ve aranje işlerini üstlenen Demirhan Baylan’ın varlığını cayır cayır hissediyoruz.

Kesmeşeker kariyeri uzun, kadrosu da sıklıkla değişime uğrayan bir grup. Belki bu durum ilk bakışta olumsuz hissetirse de gruptan geçen her bir müzisyenin kattığı ses ve ruh Kesmeşeker’i büyüterek güçlendirmiş. Kaan Altan’dan Demirhan Baylan’a Belen Ünal’dan Tayfun Çağlar’a onlarca müzisyen de aslında tıpkı dinleyicisi gibi Kesmeşeker’in uçsuz bucaksız azınlığına katılmış. Müzisyenleri ve dinleyicileriyle Kesmeşeker’in bu kolektif yapısı belki de onu diğer gruplardan farklı bir yere koymam bir sebep. Neredeyse “kadrolu” diyebileceğim dinleyicilerle Kaptan’ın dostluğu, hiç gidip görmeyene bile şarkılarla geçen Kadıköy ruhu, bir tarih yazan 2 şişe ucuz şarap ve her şeyin sermaye için olduğu bir düzende üretip var olmaya devam eden Kesmeşeker… İyi ki doğmuş, iyi ki var!